Genel

Hüseyin Dibektaş ; Gündemdekiler ve Büyüyen Nesiller

Türkiye: Diplomasinin Yeni Denge Noktası Dünya siyaseti hızla değişiyor. Artık eski ezberlerin pek geçerliliği kalmadı. Bu yeni düzende, dikkat çeken ülkelerden biri de hiç kuşkusuz Türkiye. Sadece coğrafi olarak değil,..

Hüseyin Dibektaş ; Gündemdekiler ve Büyüyen Nesiller
1 0
Read Time:2 Minute, 57 Second

Türkiye: Diplomasinin Yeni Denge Noktası

Dünya siyaseti hızla değişiyor. Artık eski ezberlerin pek geçerliliği kalmadı. Bu yeni düzende, dikkat çeken ülkelerden biri de hiç kuşkusuz Türkiye. Sadece coğrafi olarak değil, siyasi ve diplomatik olarak da merkezî bir konuma yerleşti.

Uluslararası ilişkiler adeta bir satranç oyunu gibi. Hamleler ince hesaplarla yapılıyor, ittifaklar sürekli yeniden şekilleniyor. Bu karmaşık oyunda Türkiye, artık sadece bir izleyici değil; oyun kuran, gerektiğinde oyunu bozan, gerektiğinde ise hakemlik yapan bir aktör konumunda.

Türkiye’nin stratejik coğrafi konumu ve tarihi derinliği elbette bu rolün altyapısını oluşturuyor. Ama esas farkı yaratan, son yıllarda izlenen çok yönlü, dengeli ve yer yer cesur dış politika. Ankara, hem Doğu hem Batı ile aynı anda konuşabilen nadir başkentlerden biri. Bu da onu sadece bölgesel meselelerde değil, küresel krizlerde de vazgeçilmez bir muhatap haline getiriyor.

Libya’dan Karabağ’a, Ukrayna’dan Gazze’ye kadar birçok alanda Türkiye’nin diplomatik varlığı hissediliyor. Kimi zaman arabulucu, kimi zaman garantör, kimi zamansa denge unsuru olarak sahneye çıkıyor. Bu çok yönlü pozisyon, Türkiye’yi diplomasi masalarında aranan bir oyuncu yapıyor.

Elbette her diplomatik hamle alkış almaz. Eleştiriler de var, olacaktır da. Ancak Türkiye’nin temel yaklaşımı, kendi ulusal çıkarlarını önceleyen ama aynı zamanda uluslararası hukuka yaslanan bir denge politikasıdır. Zaman zaman bazı büyük güçlerle ters düşse de, bu pozisyon bir inatlaşma değil; adil bir düzen arayışının ifadesidir.

Ankara’nın “oyun bozma” refleksi, kimi çevrelerce rahatsız edici bulunabiliyor. Oysa bu tutum, dayatmalara karşı bir duruş, egemenlik haklarına sahip çıkmanın bir yolu olarak görülmeli. Türkiye, gerektiğinde masayı terk etmeden kartlarını açık oynayan bir aktör.

Sonuç olarak; Türkiye bugün uluslararası diplomasinin merkezinde, etkili bir denkleştirici güç olarak konumlanmış durumda. Bu pozisyon, onu gelecekte daha da kritik kararların alındığı masalarda görmemizi sağlayacak. Çünkü artık dünya, sessiz ve pasif ülkeler değil; gerektiğinde risk alan ama bunu akılla yapan aktörlerle yoluna devam ediyor. Türkiye de bu yeni çağın oyuncularından biri olarak öne çıkıyor.

Besmelesiz Tohumların Gölgesinde Büyüyen Nesiller

İslam, insan hayatının her anını kuşatan bir din. Sadece camide, sadece seccadede değil; sofra başında, ticaret yaparken, evlilikte, hatta en mahrem anlarda bile. Bu yüzden, cinsel birlikteliği dahi ibadet bilinciyle yaşamak teşvik edilir. Çünkü Müslüman, hayatının hiçbir alanını ilahi rehberlikten bağımsız görmez.

Bu bağlamda, cinsel ilişki öncesinde besmele çekmek yalnızca bir sünnet değil, aynı zamanda manevi bir kalkandır. Sadece fiziksel bir birliktelik değil, ruhların bir araya geldiği bir an… Ve o anın başına Allah’ın adıyla başlamak, şeytana karşı bir sığınma vesilesidir. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bu özel ana başlarken şöyle dua etmemizi öğretmiştir:

“Bismillah, Allah’ım! Bizi şeytandan ve şeytanı da bize vereceğin çocuktan uzaklaştır.”

Bu dua sıradan bir söz dizisi değil. Bir bilinç, bir farkındalık, bir koruyucu kalkandır. Hadislerde, bu duayı okuyarak ilişkiye giren çiftin çocuklarının şeytandan korunacağı bildirilir. Alimler, bu korumanın farklı boyutlarını yorumlamıştır: Kimisi çocuğun cinlerden korunacağını, kimisi ise bu çocuğun manevi olarak daha istikamet sahibi bir birey olacağını söyler. Belki her yorumda bir hakikat payı vardır.

Şeytan, insanın her anında fırsat kollayan bir varlık. Kur’an okurken, namaza dururken Allah’a sığındığımız gibi, bu en mahrem anda da sığınmamız elzemdir. Çünkü bir neslin tohumu orada atılır. Ve o tohumun gölgesinde büyüyecek çocukların kimliği, karakteri, istikameti belki de o anda yazılmaya başlanır.

İşte bu yüzden, besmelesiz atılan tohumun, manevi anlamda ne kadar korunaklı olacağı düşündürücüdür. Mesele sadece bir dua etmek değil; Allah’ı işin başına davet etmektir. Şeytana kapıyı baştan kapatmaktır. Belki de bu bilinçle kurulan bir evlilikten, hem bu dünyada hem ahirette iz bırakacak nesiller doğacaktır.

Son söz şu olsun:
Hangi toprağa hangi tohumu attığını unutan, filizlendiğinde neyle karşılaşacağını kestiremez.
O yüzden her şeyin başına Besmele yakışır. En çok da hayata…

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL