İnsanoğlunun varoluşundan bu yana en büyük mücadele, dış dünyadaki düşmanlarla değil, çoğu zaman kendi içindeki fısıltılarla olmuştur. İnsan; aklı, kalbi ve nefsiyle sürekli bir çatışma halindedir. Bazen bu çatışma, dışarıdan..
İnsanoğlunun varoluşundan bu yana en büyük mücadele, dış dünyadaki düşmanlarla değil, çoğu zaman kendi içindeki fısıltılarla olmuştur. İnsan; aklı, kalbi ve nefsiyle sürekli bir çatışma halindedir. Bazen bu çatışma, dışarıdan gelen tehditlerle daha da güçlenir; bazen de en masum görünen bir düşünceyle başlar. İşte tam da bu noktada karşımıza çıkan kavramlardan biri, tasavvufun önemli kavramlarından olan **“Lümme-i Şeytan”**dır. Bunun yanı sıra, modern dünyada sıkça dile getirilen “altıncı his” olgusu da insanın iç seslerini anlamada ayrı bir pencere açar. Bu yazıda, hem Lümme-i Şeytan’ın mahiyetini hem de altıncı hissin kaynaklarını ele alarak, içsel fısıltılarımızı nasıl ayırt edebileceğimizi tartışacağız.
Lümme-i Şeytan: Sinsi İç Düşman
Tasavvufi kaynaklarda “lümme”, insanın kalbine doğan düşünce, ilham ya da vesvese anlamına gelir. Bu bazen meleğin telkiniyle hayra yönlendiren bir “lümme-i melek” olabilir, bazen de şeytanın vesvesesiyle kişiyi şerre sürükleyen “Lümme-i Şeytan” şeklinde ortaya çıkar.
Lümme-i Şeytan, insanın en mahrem yönlerini bilen, zayıf yanlarını hedef alan ve onu sürekli zaafa sürüklemeye çalışan bir etki kaynağıdır. Diğer şeytani telkinlerden farkı, doğrudan kalbe nüfuz etmesidir. Bu yüzden insan, kimi zaman kendi düşüncesiyle şeytani fısıltıyı ayırt edemez. “Neden böyle yaptın?”, “Keşke şunu yapmasaydın” gibi telkinlerle pişmanlığı büyütür, hataları sürekli hatırlatır ve insanı içsel bir çöküntüye sürükler.
En büyük tehlikesi ise, kişiyi küçük günahlarla başlatıp yavaş yavaş daha büyük hatalara alıştırmasıdır. Bu yönüyle nefisten bile daha tehlikelidir. Çünkü nefis terbiye edilip kontrol altına alınabilirken, Lümme-i Şeytan sürekli iş başındadır; terbiye olmaz, yalnızca fark edilip etkisiz kılınabilir.
Altıncı His: Sezgi mi, İlham mı, Vesvese mi?
Diğer yandan, insan hayatında açıklanması zor bazı deneyimler yaşar. Birini düşünürken onunla karşılaşmak, telefon çaldığında kimin aradığını bilmek ya da önemli bir kararın eşiğinde içimizden gelen bir sesle yön bulmak… İşte bunlara çoğunlukla “altıncı his” denir.
Peki, bu içsel sesin kaynağı nedir?
Dolayısıyla altıncı his, tek bir kaynağa indirgenemeyecek kadar çok boyutlu bir fenomendir. İnsan için önemli olan, bu içsel sesin hangi kaynaktan geldiğini ayırt edebilmektir.
Sesleri Ayırt Etmenin Yolu
İnsanın kalbinde yükselen seslerin kaynağını tanımak, içsel yolculuğun en kritik aşamasıdır. Bunu anlamak için birkaç ölçüden bahsedilebilir:
Mücadele Yöntemleri
Lümme-i Şeytan’a ve olumsuz içsel fısıltılara karşı koymak, bilinçli bir çaba gerektirir. Bunun için:
Sonuç
İnsanın en yakın dostu da, en büyük düşmanı da yine kendi içindedir. Kalbimizdeki sesler bazen yol gösterici bir ilham, bazen de bizi uçuruma sürükleyecek bir vesvese olabilir. Önemli olan, bu sesleri ayırt edebilmek ve doğru olanı seçebilmektir. Çünkü hangi sese kulak verirsek yolumuzu o belirler.
Unutmayalım: İçimizdeki savaşı kazanan, dışarıdaki hiçbir düşmana yenilmez.